“Hayatı boyunca merhameti, şefkati ve yardımseverliğiyle tanınan; insanlara saygısıyla, nezaketiyle örnek olmuş değerli bir insandı. Ardında sadece güzel anılar değil, iyilikle hatırlanan bir yaşam bıraktı. Onu tanıyan herkes, onun yüreğindeki temizliği ve insanlığı unutmayacak. Bu sayfa, onu sevgiyle ve saygıyla anmak için oluşturulmuştur.”
İzle
Sebahattin Gökbaş, bilgisayar mühendisi olarak teknoloji ve yazılım dünyasına önemli katkılarda bulunmuş, zeki, çalışkan ve üretken bir mühendisti. Yazılım geliştirme alanındaki derin bilgi birikimi ve tecrübesiyle birçok başarılı projeye imza atmış, hem mesleki yetkinliğiyle hem de insanlığıyla çevresindekilere ilham olmuştur.
Analitik düşünme yeteneği, çözüm odaklı yaklaşımı ve yenilikçi bakış açısıyla bulunduğu her ortamda fark yaratmıştır. Sebahattin Gökbaş, yalnızca teknik becerileriyle değil; aynı zamanda yardımsever, merhametli ve saygılı kişiliğiyle de tanınan örnek bir insandı.
Hayatına sığdırdığı başarılarla, teknoloji dünyasında iz bırakmış ve birçok kişiye ışık olmuş bir mühendisti.Sebahattin Gökbaş 'ın bilgi birikimi, çalışkanlığı ve insani değerleri; onu tanıyan herkesin kalbinde yaşamaya devam etmektedir.
Sebahattin’le tanışmamız, okulun ilk yılında oldu. O kadar sıkı dost olduk ki, her anımız birlikte geçti. Bir gün, üniversiteye gitmek için yola çıkarken, Sebahattin birden durdu ve “Gel, bir kahve içelim,” dedi. O gün normalde çok geç kalıyorduk ama Sebahattin’in sözlerini geri çeviremedim. Hemen bir kafenin önünde durduk ve içerideki boş masalardan birine oturduk. Sebahattin’in gözleri parlıyordu; sürekli gülümsüyor, espriler yapıyordu. Bir yandan da bana “Bugün yine geç kalacağız galiba, ama ne olursa olsun bu kahveyi içmeliyiz,” diyordu. O an, sadece onunla birlikte olmanın ne kadar değerli olduğunu fark ettim. Hangi zorlukla karşılaşırsak karşılaşalım, hep birlikte gülüp geçiyorduk. O kahve, belki de sadece birkaç dakikalık bir ara gibiydi ama Sebahattin’in benimle o anı paylaşması, her şeyden daha değerliydi. Üzerinden yıllar geçti ama o kahve hala hatırımda. Sebahattin’in içtenliği, hayatı ne kadar neşeyle karşıladığı ve küçük anların ne kadar büyük bir anlam taşıdığını o gün bir kez daha öğrendim.
Sebahattin ile her gün okul kütüphanesinde uzun saatler boyunca çalışıyorduk. O zamanlar, kodlama konusunda hiçbir fikrim yoktu ve Sebahattin, bana nasıl başlayacağımı ve hangi adımları takip etmem gerektiğini anlatıyordu. Her şey çok yeni ve karmaşıktı, ama Sebahattin’in sabırlı ve detaylı açıklamaları sayesinde, yavaşça doğru yolda ilerlemeye başladım. Çalışma seanslarımız arasında, kampüsün meşhur pizzalarından yedik. Gerçekten hiç de lezzetli değillerdi ama yine de, o anki yorgunluk ve gülüşmelerle birlikte o pizzalar, bize büyük keyif veriyordu. Yurttaki yemek hakkımızı kullanarak, her gün kişi başı **6 meyve suyu** ve **2 adet mandalinalı maden suyu** alıyorduk. Tüm bu içecekleri alıp, odamıza geçiyorduk. O geceyi tamamen kod yazarak, çözüm üreterek geçiriyorduk. Tabii, gece geç saatlere kadar odada çalıştığımız için diğer arkadaşlar rahatsız olmasın diye Sebahattin mum almıştı. O mumların ışığında, sıcak bir atmosferde geceyi geçirmeyi seviyorduk. O anlarda, sadece kod yazmak değil, Sebahattin’le birlikte vakit geçirmek de çok değerliydi. O soğuk kış gecelerinde, mum ışığının altında bir şeyler başarmanın verdiği tat, her şeyin önündeydi. O günlerden sonra, birlikte çalışmak sadece kod yazmaktan ibaret değildi; aslında bir dostluk, bir öğrenme süreci, küçük anların tadını çıkarmak anlamına geliyordu.
Sebahattin ile kampüs dışındaki yurttan çıkmıştık. O gün derse geç kalmıştık, aceleyle yola koyulmuştuk. Ancak ne kadar geç olursa olsun, inşaatın önündeki sokak köpeklerini doyurmayı ihmal etmedik. Tam o sırada siyah bir BMW yanımızdan geçti. Birbirimize bakıp aynı anda, “Keşke bu adam bizi üniversiteye bıraksa da dolmuşla uğraşmasak,” dedik. İşte o an, arabadan bir ses geldi: “Gençler, üniversiteye mi gideceksiniz?” Şaşkınlıkla “Evet abi, üniversiteye geçeceğiz,” dedik. “Atlayın o zaman, sizi bırakayım,” dedi. O anda hissettiğimiz mutluluk tarif edilemezdi. Sebahattin’in içten tebessümü, o anı ömür boyu unutulmaz kıldı.
Sebahattin’le her zaman birbirimize destek olduk. Ama bir anı var ki, her zaman hatırladığımda yüzümde bir gülümseme belirir. Üniversiteye devam ettiğimiz yıllarda, web geliştirme alanında büyük bir yarışma düzenlendi: **Hecatronda**. Bu yarışma, her geliştiricinin bilgilerini, yaratıcılığını ve çözüm odaklı yaklaşımını ortaya koyabildiği bir platformdu. Sebahattin, bu tür yarışmalara katılmaktan büyük keyif alıyordu, ama Hecatronda gerçekten zirveye çıkma hedefi vardı. Bir hafta boyunca yoğun bir şekilde hazırlandı. Saatlerce kod yazıyor, hata ayıklıyor, her bir çözümü titizlikle test ediyordu. Bizimle sohbet etmekten, dışarıda vakit geçirmekten bile çok fazla uzaklaşmıştı. Bu, Sebahattin’in ne kadar tutkulu olduğunu ve başarısına ne kadar odaklandığını gösteriyordu. Yarışma günü geldiğinde, Sebahattin hala biraz gergindi ama aynı zamanda çözüm üretmek için ne kadar hevesli olduğunu görebiliyordum. Başlangıçta bazı zorlayıcı sorular vardı, ama Sebahattin her birini adım adım, soğukkanlılıkla çözüme kavuşturdu. Sonunda sonuç açıklandığında, Sebahattin birinci olmuştu! Hepimiz çok mutlu olduk çünkü bu başarı sadece Sebahattin’in yeteneğiyle değil, onun azmi, özverisi ve problem çözme konusundaki olağanüstü yeteneğiyle elde edilmişti. Sebahattin, bu başarıyla sadece kendisini değil, çevresindekileri de motive etti. Her zaman söylediği gibi, “Zorluklar, sadece daha iyi bir çözüm üretmek için fırsatlardır.” O gün, Sebahattin’in Hecatronda birinci olması, hepimizin gözünde ne kadar değerli bir mühendis olduğunu kanıtlamıştı.
Sebahattin ile ilk tanışmamız, yurtta oldu. O zamanlar oda arkadaşım olarak karşılaştık. İlk gün tanıştık, birbirimize isimlerimizi söyledik ve sonra doğal olarak hangi bölümde okuduğumuzu sorduk. Aynı bölüme gidiyorduk, bu da bize güzel bir başlangıç yaptı. Hangi bölümde okuduğumuzu öğrendikten sonra, sohbetimiz bir anda daha samimi bir hale geldi ve aramızdaki bağ hızlıca güçlendi. İlk günden son anımıza kadar birbirimizin en yakın dostu olduk. Birlikte eğlendik, birlikte güldük, birlikte zorlukları aştık ve stresi birlikte yaşadık. Her şeyimiz birdi, her anımızı birlikte paylaştık. Ama bir şey vardı ki, hiç unutamam: Kaç arkadaş, ilk tanıştığında birbirine bir şey aldıktan sonra, hesaplaşmaya gerek yok, kasa ortak zaten der mi? Sebahattin bunu demişti, “Sebom” dedi, hep birlikte bir şeyler alırken "Hesaplaşmaya gerek yok, kasa ortak zaten," diyordu. O an, bir arkadaşlığın ne kadar derinleşebileceğini anlamıştım. Sebahattin’in bu yaklaşımı, gerçek dostluğun en güzel tanımıydı. Sebahattin’le geçirdiğimiz o zamanlar, sadece okula dair değil, hayatın her anını paylaşarak büyüdüğümüz zamanlardı. Bizi birbirimize bağlayan sadece aynı bölümü okumamız değil, aynı zamanda hayatı birlikte yaşama şeklimiz, arkadaşlık anlayışımızdı.
Sebahattin'le birlikte, akşamları kampüsün etrafında bisiklet sürmeye çıkardık. O anlar, gerçekten hayatımızın en keyifli zamanlarıydı. Günün yorgunluğunu atmak, dışarıda temiz hava almak ve biraz eğlenmek için bisikletlerimizi alıp yola koyulduk. Bisiklet sürerken, hem gülümsediğimiz hem de hayatın küçük mutluluklarının tadını çıkardığımız anlar yaşardık. Bisikletle hızla geçerken, o güzel akşam havası yüzümüze vurur, birbirimize şakalar yapar, gülerdik. Bazen sırf eğlenmek için birbirimize "yarış" ilan eder, en hızlı kim gidecek diye kıyasıya yarışırdık. O eğlenceli anlar, sadece kampüsün etrafında değil, kalbimizde de yer etmişti. Akşamın sonunda bisikletleri bırakıp, hala yüzümüzde gülümseme ve ruhumuzda özgürlük hissiyle yavaşça yurda dönmek, o anın tatlandıran en güzel kısmıydı. Sebahattin’le birlikte geçirilen o bisiklet turları, hayatın ne kadar güzel ve basit anlardan ibaret olduğunu hatırlatıyordu. Her bisiklet turu, sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda ruhsal olarak da bizi dinlendiriyor, aramızdaki dostluğu pekiştiriyordu. O anlar, yaşamın koşuşturmacasından uzaklaşıp, sadece anı yaşamak için mükemmel fırsatlardı. Bu basit ama eğlenceli aktiviteler, Sebahattin’le dostluğumuzun ne kadar özel olduğunu her geçen gün daha da netleştiriyordu.
Sebahattin Gökbaş'ın Azim ve Kararlılıkla Yazdığı Başarı Hikayesi"...
→Sebahattin Gökbaş: Hayata Olan Aşkı, Yaşama Sevinci ve İş Hayatındaki Başarıları...
→Çevresi Tarafından Sevilmesi: Bir Arkadaş ve İnsan Olarak Sebahattin...
→Çevresi Tarafından Sevilmesi: Bir Arkadaş ve İnsan Olarak Sebahattin...
→Sebahattin Gökbaş’ın Hayvan Sevgisi: Merhametin ve Vicdanın Sessiz Dili...
→Sabır Ve Çalışkanlılığın Sonucu Pırlanta Nadide Bir Çiçek Sebahattin Gökbaş...
→Sebahattin Gökbaş’ın Arkadaşlarıyla Saygılı, Samimi İlişkileri...
→