Hayat, bazen bize bir insanı tanıdıkça ne kadar özel olduğunu fark ettirir. Sebahattin Gökbaş da öyle biriydi. Onun sadece insanlara değil, doğaya ve özellikle hayvanlara karşı olan sevgisi ve merhameti, çevresindekilerin hafızasında derin izler bıraktı. Sessizlerin sesi olan, minik bir canın gözündeki korkuyu anlayan, bir kedinin ya da köpeğin susuzluğuna duyarsız kalamayan kalpten bir insandı o.
Hayvanlar İçin Sessiz Bir Kahraman
Sebahattin, sokakta gördüğü her canlıyı bir “can” olarak görürdü. Onun için sokak kedisi ya da köpeği yoktu; sadece sıcak bir yuva arayan dostlar vardı. Yanında taşıdığı küçük mama paketleriyle, gittiği her yerde aç bir canlı görse onu beslerdi. Yaz kış demeden, mahallesindeki kedilerin su kabını tazeler, özellikle kış günlerinde battaniyelerle küçük sığınaklar oluştururdu.
Merhamet Onun Karakteriydi
Hayvanlara olan sevgisi sadece beslemekle sınırlı değildi. Sebahattin, doğaya ve canlılara zarar veren davranışlara karşı her zaman net bir duruş sergilerdi. Bir arkadaş ortamında bile birinin bir hayvana kötü davrandığını görse, nazik ama kararlı bir şekilde uyarırdı. Çünkü o, sevginin ve merhametin en saf halini hayvanlarla olan ilişkide gösterilmesi gerektiğine inanırdı.